içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

AVRUPA PARLEMENTOSU NEREYE KOŞUYOR!
Bildiğiniz gibi, 6 - 9 Haziranda Avrupa'nın 27 ülkesinde Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri vardı. Seçimlerin üzerinde 7 gün geçti. Sonuçlar biraz netleşince Avrupa Parlamentosundaki gelşmeleri birlikte değerlendirmekten fayda var diye düşündüm. Bu seçimle 27 ülke doğrudan temsilcilerini seçti.185 milyon oy kullanıldı. Toplam 720 parlamenter seçildi. Sandalye dağılımı şöyle:
Avrupa Halk Partisi (EPP) =184 (+2),
Sosyalist ve Demokratları (S&D)=139, (-15) Avrupa Liberalleri ve Sağ (RE) = 80,
Avrupa Sağcıları (ECR) = 73 (+11),
Avrupa Kimlik ve Demok.(İD) = 58 (+9),
Yeşiller ve Özgür Av.(Greens/EFA)= 52(-22), Avrupa Solu (The Left) = 36 (-5),
Diğerleri = 98
Toplam = 720
Sonuçlara ülkeler bazında baktığımızda:
● Avrupa'nın en gelişmiş ve demokrasisi en ileri ülkelerde örneğin : Almanya'da Almanya için Alternatif Partisi (AFD), Fransa'daki Ulusal Birlik(RN) - Ayağa Kalk Fransa (DLF) - Fransız Eylem Partileriǰ, İtalya'da Fratalli d'ltalia - İtalya'nın Kardeşleri (FdI), Macaristan'da Macar Yurttaşlar Birliği (FİDESZ), Polonya'da Konfederasyon (Konfederata), İspanyaya'da Ses Partisi (VOX) ve daha birçok Avrupa Birliği üyesi ve ülkelerinde faşist anlayışı temsil eden partiler, her geçen gün güçlenmektedir.
Sonuçları biraz daha derinleştirirsek:
● En kazançlı partiler, rahatlıkla faşist olarak niteleyeceğimiz partiler oldu. Birleştiklerinde Avrupa Parlamentosunun 3'üncü partisi durumundalar. Eğer birleşme bir sinerji yaratırsa 2'inci parti olmaları bile olası.
● Avrupa Halk Partisi yani merkez sağcılar birinciliğini korudu ancak merkez sağ partiler aşırı sağın gelişimesinin verimli topraklarını oluşturmakta.
● Avrupa Sosyalist ve Demokratları (sol olmaktan çıkmış merkez partileri) ikinciliği korudu ancak erimeye devam ediyor.
● Yeşiller ve Yenilikçiler eriyen partiler arasında. İyice gerilere düştüler.
● Avrupa Solu kaybetmeye devam ediyor. Sonuncu durumdalar.
Bu sonuçlar hem Dünya hem Avrupa hem de üzerinde yaşadığımız coğrafya için ürkütücüdür.
Neden ürkütücüdür? Bu soruya cevap verirsek::
● AP seçim sonuçlar Dünya için ürkütücüdür. Çünkü: Barış için güvence olmayı bırakın, faşist sağ partilerin güç kazanması hatta bazı ülkelerde iktidar olması Barışı tehtid eder durumdadır. Yoksul insanların sömürülmesinin en katmerlisi yaşanacak demektir. Sol yoksullaşan halkın sorunlarıyla ilglenmekten uzaklaştı. Sağ popilist politikalarla, yabancı düşmanlığıyla haketmediği sonuçları elde ediyor. Ülke işgallerinin, bölgesel savaşların, iç savaşların durmayacağını söyleyebiliriz. Dünya'da mevcut yoksul ülkelerin daha da yoksullaşacağını öngörebiliriz. Aynı zamanda Neo liberalizmin ürettiği otoriter rejimlerin daha da çoğalacağı ifade edebilir. Çevre tahribatı, çölleşme, kuraklık, açlık, susuzluk, salgın hastalıklar çoğalarak yoksulluğun derinleşeceğini söyleyebiliriz.
● Avrupa Birliği Ülkelerinde yaşayan tüm yabancılar özellikle 5 milyon nüfusa dayanan Türkiye kökenliler için baskıcı yaşam, yabancı düşmanlığının aratacağını söylersek kehanetten bulunmuş olmayacağız..
● İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki gelişmeler en çok bizi etkileyecek. AB ülkelerindeki aşırı sağ partiler, ABD ve İngiltere'nin saldırgan politikalarını açıktan destekleyecek,savaşlar,işgaller,iç savaşlar yaşanmaya devam edecek dersek yanlış birşey söylemiş olmayız. Ülkelerin sınırlarını ihlal eden operasyonlar daha da yoğunlaşacak. Filistin, İsrail arasındaki savaş gibi, ülke savaşları veya iç savaşları devam edecek. Bu savaşlarda ise bugüne kadar yaşanan çocuk ve kadın ölümleri daha da artacaktır denildiğinde kimse şaşırmasın. Yine yaşanan ve yaşanmaya devam edecek bu tür olumsuzluklar( Kuraklık, Susuzluk, Gıda Yetersizliği, Savaşlar) ister istemez göç dalgalarını kabartacak, zaten aşırı bir göç alan ülkemiz, daha çok düzensiz göçlere mahkum edilecektir.
Kimseyi korkutma, paniğe kapılmasına sebep olma gibi bir anlayıştan değilim. Tam tersi Barış'tan, özgürlüklerden, insanca yaşamaktan yanayım. Ancak bu gidişat, iyi bir gidişat değildir. Tony Blair, Gerhard Schröder, Lech Wahlesa gibi liderlerle Avrupa'da başlayan geriye gidiş, sağcılaşma, sosyal demokrasiden uzaklaşma Olaf Palme'nin öldürülmesiyle daha hızlandı.
Batı Avrupa; Franco, Musolini, Hitler dönemlerini sanki hiç yaşamamış gibi, yeniden faşist partilerin kıskacında. Sosyalist Enternasyonalin varlığı veya yokluğu belli bile olmuyor. Oysa ki, ABD'nin saldırganlığına eksikte olsa Sosyalist Enternasyonal karşı duruyordu. Şu an Dünya, ABD emperyalizmi için dikensiz gülbahçesi durumundadır.
Avrupa'nın en fazla üye sayısına sahip ve en fazla oy alan partisi CHP'dir. CHP bu durumuyla Avrupa'nın en büyük partisidir. Avrupa'da Sosyalistler, Solcular, Yeşiller, Demokratlar oy kaybederken, CHP Mart 2024 yerel seçimlerinde birinci parti olması nedeniyle sorumluluğu daha da artmakta. CHP bu süreçte hem kendi iç reformlarını yaparak ideolojisinini netleştirmeli, partinin işleyişini demokratikleştirmeli, kadrolarını yetkinleşrirmeli hem de Sosyalist Enternasyonal vasıtasıyla Avrupa'ya, Dünya'ya müdahil olmalı. Bunları sıralarsak:
Birincisi; AP içindeki Sosyalist, Sosyal Demokrat Partilerin fabrika ayarlarına dönmesi, ideolojilerini ifade etmemekte vazgeçmesi gerekiyor. Amasız, fakatsız ideolojilerini savunmalılar. BM üzerinde etkin olunmalı. Ortak hareket etme refleksleri geliştirmeli.Wily Brand, Olaf Palme, François Mitterrand ekolleri mücadelenin sınıfsal, demokratik, barışçıl karakterlerini hep en önde tutmuşlardı. Dolayısıyla silikleşme solculara yakışmıyor.
İkincisi; Sosyalist Enternasyonal'in silikliğine biz sessiz kalmamalıyız. Sosyalist Enternasyonal'e üyeyiz. Hatta genel başkanımız Sosyalist Enternasyonal'in genel başkan yardımcısı. Bu sessizliği ve atıllığı bozmalıyız. İşçi hareketleri, hak arama mücadeleleri, protesto hakkını kullanma desteklenmeli, dayanışmacı ve barışcıl politikaları öne çıkarmak için rol üstlenilmeli.
Üçüncüsü; bizim gibi ülkelerdeki sosyal demokratlar, başkalarına benzeme yerine kendileri olmayı başarmalıdırlar. Tam 30 yıldır ülkemizde sağla yatıyoruz, sağla kalkıyoruz. Beynimiz yanmaya başladı. Venezuela, Brezilya, Bolivya hatta Küba'nın ülkemizi yaşanmaz hale getiren iktidarla yollarını kesiştirmelerine anlam veremiyorum. Filistin'de ABD ile iş tutan Hamas ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kuklalarının savaşında
50 bine yakın suçsuz günahsız Filistin halkının ölümüne yol açıldı. Ancak Brezilya Venezuela, Bolivya, Küba liderleri iktidarın Hamas'la denk düşen Ortadoğu politikalarına destek veriyor. Bu iki yüzlülük teşhir edilmeli. CHP İsrail'le, AKP'lilerin ticaretini engelleyebildi ancak Dünya ülkeleriyle yeterli bilgi iletişimi içinde olamıyor.Bu ülkelerle ilişkiler geliştirmeli ve artık her konuda pro aktif roller üstlenilmeli.
Bu yazı 165 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum